
Sosyal Medyada Şiir: Yeni Bir Edebi Tür mü?
Şiir, binlerce yıldır insanın duygularını en yalın ve en yoğun biçimde ifade etme biçimi oldu. Bir beyitin içine bir ömrü sığdıran divan şairlerinden, serbest şiirin öncülerine kadar nice isim, sözcüklerle yeni dünyalar kurdu. Peki ya bugün? Şiir hâlâ kitapların sayfalarında mı, yoksa artık ekranların parlayan ışığında mı? Günümüzün gençleri duygularını Instagram gönderilerinde, Twitter dizilerinde ya da TikTok videolarında ifade ediyor. “Bir cümlelik şiirler”, “duvar yazısı estetiği”, “aşkı 280 karakterde anlatmak…” Bunlar artık sosyal medyada şiirin yeni yüzü oldu. Kimi zaman altına imza bile atılmayan dizeler, binlerce beğeni alıyor; anonim bir mısra, bir kalbe tam isabet edebiliyor. Bu yeni tarz, edebiyatın dijitalleşen yüzü olabilir mi? Belki evet. Çünkü şiirin özü değişmese de, şekli zamanla değişebilir. Nasıl ki eski şairler gazeller yazdı, modern şairler serbest ölçüye geçti; şimdi de sosyal medya şiiri kısa, vurucu ve paylaşılabilir hale getirdi. Bu, şiirin basitleştiği değil; sadece başka bir mecrada yaşadığı anlamına gelebilir. Ancak burada önemli bir soru var: Beğeni almak mı, iz bırakmak mı? Şiirin sosyal medyada çokça paylaşılması onun derinliğini ve anlamını koruduğu anlamına gelmeyebilir. Şiir, sadece "etkileyici" olmak için değil, düşündürmek, hissettirmek ve sorgulatmak için de yazılır. Bu yüzden, okuduğumuz mısraların estetik değeri kadar edebi niteliğini de sorgulamalıyız. Sosyal medyada şiir bir edebi tür müdür sorusunun henüz kesin bir yanıtı yok. Ama şu kesin: Şiir hâlâ yaşıyor. Belki bir hikâye paylaşımında, belki bir video alt yazısında, belki de bir gencin gizlice defterine yazdığı satırlarda… Edebiyat, hayatı yakalamayı sever. Ve bugün hayat, ekranlarda akıyor. Şiir de onunla birlikte akmaya devam ediyor.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni