02163953386
905315184402
05 Mayıs 2025

TURAN BEY OĞLU KURT BEY

 İç Oğuz'da yiğit mi yiğit, mert mi mert, cesur mu cesur bir Bey yaşar idi. Adı mı? İşte onun adı Turan Bey idi. Bey’in bir türlü oğlu olmamış idi ama yüce Tanrı bir gün Bey’e  yüzü ışık saçan bir oğul verdi. Bey, yeni doğan oğlu adına bir yemek vermek istedi ve yardımcılarına şu sözleri söyledi:

"Tanrı bana oğul verdi

Yüzü nurlu verdi

Soyunu kutlu verdi

Çok şükür ulu Tanrım!

40 gün kırk gece bayram ola

Dede Korkut gele, oğluma ad koya." der.

 Bunun üzerine obada hemen hazırlıklar başladı. Aradan birkaç gün geçti; bayram, şenlik, yemek der iken hasımları unutur oldular. Bu da Bey’e kötülük getirir oldu.

 Oğuzların düşman olduğu Çinlilere iş tutan bir Türk beyi vardı. Bu beyin adı, kendi gibi duyanı endişeye düşüren, ürküten bir ad idi.

Adı mı? Adı Kara Acun idi.

 Bu Bey zalim mi zalim, hain mi hain bir bey idi. Gözü altından, eğlenceden başka bir şey görmez idi. Kara Acun, ziyafet günü obaya Çinlilerle bir baskın verdi ve Turan Bey'in oğlunu kaçırdılar. Oba yakılmış, yıkılmış hale geldi. En büyük sorun, oğulun onların elinde olması idi. Oğlunun kaçırıldığını gören Turan Bey, hemen yağız, boz atına atladı ve yola koyuldu. Bir süre sonra düşmanı ormanın içinde gözden uzağa düştü. Oğulunu bırakıp obaya yardım için döndü. Bu sırada oğulunu kaçıran zalim Kara Acun, oğlanın öldüğünü düşünüp onu bir ağaç kenarına olduğu gibi bıraktı ve obalarına döndü. Oğlan tek kalmıştı. Bir kurt çıkageldi bir anda, oğlanı ağzıyla kavradığı gibi yuvasına götürdü. Onu kendi sütü ile besledi, bir süre baktı ve yetiştirdi. O sırada obayla uğraşan Turan Bey'in aklı sürekli oğlunda idi.

 Bey, oğlunu bulmak üzere yola çıktı. Ormanları, çetin yüksek dağları gezdi dolaştı. En son hava karardı, fırtına yaklaşıyordu. Bey, bulduğu bir mağaraya girdi. İşte bu mağarada o gece birtakım olaylar oldu. Bey; ateş yakmış oturmuş, oğlunun hasretiyle içi içini yerken Tanrı'ya da yalvarıyordu.

 Bir an sonra mağaranın girişinde bir karartı gördü. Bu karartı git gide beye doğru gelmekte idi. Bey karapolat pusatını çekti. Karartı en son yaklaştığı gibi ateşin saçtığı ışık ile kendini belli etti. Bu bir börü idi. Asıl sır olan ise börünün ağzında bir bebek olması idi. Börü içeriye doğru atıldı, bebeği koydu ve Bey’e bir süre baktı, sonra çocuğu yere bırakıp gitti. Bey, oğluna kavuşunca sevinçle doldu. Gün ağardığında oğlu ile yola koyuldu. Bir vakit sonra obaya vardı. Obaya vardığında yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki nice uzaklıltan gülüşü ve kahkahaları işitilir, görülür olmuş idi.

Bey, tez Dede Korkut'a haber edilmesini emretti. Dedem Korkut geldi, soy soyladı, boy boyladı;

"Kurdun büyüttüğü bu balaya Kurtoğlu adını koydum

Adını ben koydum, yaşını yüce Tanrı versin,"

Bey’in oğlunun adı Kurtoğlu oldu.

Kurtoğlu; günden güne gelişti, yetişti. Yiğit, mert, delikanlı bir bey oldu. Obadaki herkes ona hayranlıkla bakar, oba kızları da onunla evlenmek isterlerdi. Yine de bizim beyin zaten sevdiği El Mira adında bir bey kızı vardı. Aybüke Hatun güzeller güzeli, sadık, merhametli, dürüst bir hatundu. Onunla bir gün ava çıktığında karşılaşmış idi.

Kurtoğlu geyik avına çıktığında ,pusuda gelen hayvanı beklerken bir geyik çıkageldi. Geyiğe doğru yayını çekti. O kadar kuvvetli ok atardı ki cenklerde düşmana uzaktan indirdiği okları görenler kaçmaktan ve korkmaktan kendilerini alıkoyamazlardı. Bey tam geyiği vuracak iken başka bir ok darbesi ile koca hayvan yere devrildi. Sessizliğini korudu ve vuran kişiyi seyre koyuldu. Vuran kişi, güzeller güzeli Aybüke Hatun idi. İşte onu orada ilk defa görmüş ve ilk gördüğü anda ona gönül vermiş idi.

Az zaman, uz zaman sonra Kurtoğlu atasının yanına gitti ve bu durumu anlattı. Turan Bey bu haberi duyunca sevincinden adak adadı, kurban kesti. Lakin önemli bir mesele var idi. Aybüke Hatun Oğuzlardan olmayan bir beyin kızıydı ve evlilikleri olmazdı. Bunu duyan Turan Bey; oğlu adına üzüldü, dertlendi, düşündü, taşındı ve son çare olarak Oğuz beylerine bu durumu haber edip yardım istedi. Nice uzaklardan gelen sayısız Türk Oğuz beyleri bu durumu konuştular ve kızı isteme kararı aldılar. Olur da vermezler ise kızı kaçıracaklardı. Bu ise bir savaşa yol açacaktı.

 Bahar ayının bir gününde, Oğuz beyleri kızı Kurtoğlu'ndan istemeye gittiler. Obada pek iyi karşılanmayan beyler, durumu anlamışlar idi ve bunun hayırdan çok şer açığa çıkaracağını biliyorlar idi. Beyler toplandı, kızı atasından istediler. Bey buna karşı çıktı. Bunun üzerine beyler obadan ayrıldılar. Kurtoğlu'nun üzüntülü halini gören beyler kızı kaçırmak zorunda kaldılar. Bir gece yarısı obaya sızdılar. Aybüke 'yi obadan alıp Turan Bey'in obasına döndüler.

Güneş doğdu, erler uyandı, obada şenlik havası vardı. Kurtoğlu adeta mutluluk saçıyordu. Bütün Oğuz erleri, hatunları Turan Bey'in obasında toplandı. Sofralar kuruldu, yemekler yendi, ozanlar bizlere destanlar okudu, türküler söyledi. Bir gün böyle geçti. Bey Aybüke Hatun ile evlenmiş idi. Aradan bir süre geçti. Bir gün bir ulak geldi obaya, diğer beylerin Oğuzlar üzerinde savaşa geldiğini duyurdu. Oğuzlar hemen cenk için toplanmıştı. İki obanın erleri bir ovada karşı karşıya geldi ve cenk başladı. Diğer beylerin er sayısı daha fazlaydı ama onlar da güçsüz değildi. Hasımlar etraflarında ocak gibiydi, Turan Bey ise ocağın içindeki ateş idi.

 İşte o anda kimsenin beklemediği bir şey oldu. Kurtoğlu'nu büyüten kurtlar sürü halinde toplanmış, yardıma gelmekte idi. Düşman askerleri bu ulu kurtları görünce adeta korkudan titredi. Turan Bey de kurtlar ile birlikte karapolat pusatlarını düşmana öyle vurdu ki düşman kaçtı gitti. Kazanan Oğuzlar oldu. O günden sonra Oğuzlar rahat bir nefes aldı. Kurtoğlu boy boyladı, soy soyladı, büyük bir Bey oldu.

Dedem Korkut  şöyle soyladı:  "Alemde şer, Oğuz'da er tükenmez.”

 

 

Emir Efe ÖZKÖKSAL 11-B Sınıfı