Bazen bir kitap tam da ihtiyacımız olan anda karşımıza çıkar. Sayfalarını çevirirken sadece bir hikâyeyi değil, kendimizi de okumaya başlarız. Bir karakterin yolculuğunda kendi kırgınlıklarımızı bulur, bir cümlede hiç konuşmadığımız bir duygumuzu fark ederiz. İşte o an, edebiyatın büyüsü devreye girer.
Şiir, binlerce yıldır insanın duygularını en yalın ve en yoğun biçimde ifade etme biçimi oldu. Bir beyitin içine bir ömrü sığdıran divan şairlerinden, serbest şiirin öncülerine kadar nice isim, sözcüklerle yeni dünyalar kurdu. Peki ya bugün? Şiir hâlâ kitapların sayfalarında mı, yoksa artık ekranların parlayan ışığında mı?